Ana Sayfa Arama
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    “Üretimi güçlendirmemiz lazım”

    Mersin Ticaret ve Sanayi

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, sorularıı yanıtladı. 2024 yılını değerlendiren Çakır, “Daha önce de söyledik önemli bir coğrafyada yaşıyoruz. Yaşananlara rağmen biz olumsuz bakmak istemiyoruz. Şartlar açısından zor süreçlerden geçiyoruz ama geleceği de görmeye çalışmaya devam ediyoruz. Sadece bizim değil dünyada da zorluklar var. 2024 küresel olarak bakınca dünya genelinde sürekli gelişen bir yapay zekayla adını duyurdu. Hem mutlu oluyoruz hem korkuyoruz. Acaba işimizi elimizden alacak mı hayatımızı mı kolaylaştıracak. Bizi robotlar kontrol altına alacak mı diye düşünmeye başladık. Dünyada 2024 bloklara bölünme yılı da oldu. Artık herkes kendi bloklarını oluşturmaya başladı. Global ekonomiden bahsedilirken bloklar yılı oldu. Tarafsız olan İsviçre bir anda ben NATO’ya gireceğim dedi ve jeopolitik riskler oluştu. Rusya – Ukrayna savaşı, İsrail’in işgalleri bölgemiz açısından olumsuz bir hal aldı. Güney Kore’de sıkıyönetim ilan edildi. Hükümet düşürüldü ve bir belirsizlik oluştu. Çin’in Rusya Ukrayna Savaşı’nı destekleyip desteklememesiyle ilgili düşüncesi var. Çin – Amerika tarife savaşları sürüyor. Yine Çin’in Tayvan’ı işgaliyle ilgili son 10 yılın en büyük tatbikatını yaptı. Yeni bir savaş hazırlığı düşüncesi veriyor. Genel olarak 2024 savaşlarla heyecanlı şekilde, olumsuzluklarla olumlu yanlarıyla devam etti. Önce Amerika ile başlayalım. Amerika’nın büyümesi yüzde 3’lerde. İşsizlik yüzde 3.4’lerde ABD sınırsız dolar bastığından sürdürülebilir borcu çok yüksek noktalara gidiyor. Olumsuzluğa giden bir ekonomiye sahip. Avrupa’da da durgunluk sürüyor. Büyüme 0.4’te. İşsizlik yüzde 6.3’te enflasyon yüzde 2.2. Almanya’nın büyümesi 0.1. İtalya’nın sıfır, Fransa’nın 0.4’lerde. Dünyada büyümeyle ilgili ciddi sorun var. İngiltere’nin büyümesi de yüzde sıfırlarda. Avrupa’nın genel olarak ekonomisi zayıf ve verimi düşük. Avrupa ekonomisinin geleceğinde de karamsarlık var.” dedi.

    “Ciddi nüfus artışı var”

    Pandeminin de bir etken olduğunu, dünyada verim ve yaşlanma sorunu olduğunu söyleyen Çakır, “Durgunluk var ve savaşların da nedeni bu oluyor. Bu durum Euro/dolar paritesini düşürüyor. 1.10’lardan 1.04’e kadar geldi. Türkiye’yi bu da olumsuz etkiliyor çünkü ihracatımız ağırlık o bölgeye. Çin’de yüzde 4 büyüme var. Orada inşaatla ilgili ciddi bir kriz yaşandı. Hükümet Çin’de inşaat ve ticareti ciddi desteklemesine rağmen yüzde 4 büyüdü. Halen tamamlanamayan inşaat projeleri var. Bu da olumsuz bir durum. Dünyayı da etkiliyor. Hindistan da Orta Asya’nın en büyük ekonomilerinden. O da yüzde 5.4 büyüdü. Ciddi nüfus artışı var. Gelecekte artan nüfusundan kaynaklı Hindistan olumlu bir tablo çiziyor. Dünyada genel olarak savaşlar, büyümede durgunluk var ve bölgemizde olumsuzluk var. Fas’ta gittiğimiz bir konferansta artık Siber Kolonilerin kurulduğu söyleniyor. Siber savaşlar uzun zamandır var. Örneğin siz ürününüzü ihraç ediyorsunuz üründe kalıntı bırakarak ülkesine almamak ciddi bir gıda savaşı oluyor. Türkiye’yi de kısaca anlatayım. Büyüme beklentisi yüzde 3 civarında. İşsizlik yüzde 8.8 civarında. Kredilendirmede taksitlendirmedeki kısıtlama krediye erişilebilir olmaktaki yavaşlama ciddi sorunlar getiriyor. Konkordato sayısında ciddi artış var. Bu da ülke ekonomisini kısıtlıyor. Sanayide yıllık ortalama 3.1 gibi düşüş var. Bu da sanayi tarafımızda da olumsuz. Perakende de yüzde 15 büyüme var. Yüzde 45 enflasyon baz alınınca yüzde 15 büyüme çok olumlu görünmüyor. Cari işlemde Ocak – Ekimde yüzde 90 daralma var. 12 aylık kümülatifte 7.7 milyar düzeyine inmiş durumda. Türkiye’nin risk primi de 650’den 250’ye inmiş durumda. Bu da büyük avantaj sağlıyor. Net pozitife dönmüş durumda. Bu da dövizin tutulması, yükselmemesi için baskının rahatlaması açısından avantaj oluyor. Bu, enflasyonu düşürmek için kullanılan bir politika ama ihracat ve turizmi olumsuz etkiliyor. Yapmamız gereken üretimi teşvik etmek, arzı artırmak ve rekabet şartlarını oluşturmak. Tekelciliğin azaltılıp rekabet şartlarını oluşturduğumuzda fiyatların aşağı inmesine sebep vereceğiz. Hem işverenler üzerindeki kamusal yüklerin hem de kamudaki yüklerin azaltılması lazım. Bunlar da bizi etkiliyor. Memur sayımız 6.3 milyon. ABD de aynı sorunu yaşıyor. Yeni hükümetin gelmesiyle yeni teknolojiyle dijitalleşmeyle bu sayının azaltılmasına yönelik çalışma olduğu söyleniyor.” şeklinde konuştu.

    “Üretimi güçlendirmemiz lazım”

    Merkez Bankası’nın Politika Faizi ile ilgili de konuşan Çakır, “Enflasyondaki bu seneki çıkacak enflasyon yüzde 47’lerde ama 45’le kapanacak görünüyor. Gelecekte hedeflenen enflasyon yüzde 22 görünüyor. Genel düşünce yüzde 30-35 konuşuluyor. Asgari ücrete de yüzde 30 zam yapılması bunu gösteriyor. 250 baz puan beklediğimiz rakam. Artık daha büyük miktarlarda indirim yapılmalı biraz rahatlamaya ihtiyaç var. KOBİ’lerimiz finansa erişemiyor. Bu kadar yüksek faizle, yüksek kredilerle dönemiyoruz. KOBİ’leri kaybettiğimizde çok şeyi kaybetmiş oluruz. Ülkenin KOBİ’lerini yaşatması lazım. İthalatta düşme oldu. Yalnız ara malı ithalatında düşme oldu. Nihai mal ithalatında düşme olmadı. Bu durum üreticileri baskıladı. Bitmiş ürün getirerek üreticiye zarar veriyoruz. Ara malı ithal edince üretim oluyor. Hizmetteki enflasyon yüzde 70, mal ithalatındaki enflasyon yüzde 39. Demek ki rekabet ortamı yarattığımızda fiyatlarımızın aşağı gelmesini sağlıyor. Rekabeti artırıp, kamu yükünü azaltıp üretimi artırmalıyız. Gelelim asgari ücrete. Asgari ücret bakınca ticari olarak işvereni memnun etmiyor çok diyorlar. Diğer taraftan işçi memnun olmuyor. İki taraf da kendi açısından haklı. Üretimi güçlendirmemiz lazım. Kimse memnun değil. Alım gücü artıracak tedbirler olmalı. Şu anda Türkiye’de asgari ücret 600 dolar. Mısır’da 110 dolar ve tekstil sektörü sıkıntı yaşıyor. Üretimi artıracak politikalarla biraz sabırlı olmalıyız. 2025 hepimiz için yine heyecanlı bir yıl olacak. Hepimiz dişimizi sıkarak geleceğe yürümeliyiz. Tabi işveren dişini sıkarken çalışanlar dişini sıkarken kamunun da dişini sıkıp tasarruf etmesi lazım. Ülke olarak tasarruf edince birlik ve beraberlikle bu zorluğu aşacağız çünkü önümüz çok parlak. Geleceğimiz çok avantajlı.” ifadelerini kullandı.

    “Gelen misafirlerle güzel dostluk kurduk”

    Suriye’de yaşanan gelişmelere de değinen Çakır, “ Çok olumsuz gelişmeler yaşandı ama şu anda yeni duruma bakmalıyız. Mersin Suriye açısından çok önemli. Ciddi bir misafir ağırladık. Resmi rakamlara göre 4 milyon Suriye göçü oldu. Bir kısmı geri döndü. Suriye’de yeni bir yapılanma olacak. Burada Türkiye başrolü üstlenecek. Türkiye için de Mersin için de avantaj. Biz MTSO olarak hemen bir işbirliği yaparak ikili görüşmelerle nasıl katkı verebiliriz? Suriye ile ilişkilerimizi nasıl karşılıklı yardımla sürdürebiliriz birlikte hareket edeceğiz. Gelen misafirlerle güzel dostluk kurduk birbirimizin kültürünü öğrendik misafirlerimizle pozitif ayrımcılıkla orada da birlikte ticaret yapabiliriz. Artık Suriye’yi de biz kendi ülkemiz olarak görüyoruz. Kendi kardeşlerimizle birlikte orayı da kalkındırmamız ve karşılıklı ticaretimizi geliştirmemiz lazım. Mesleki eğitim bizim kurtuluş yollarımızdan birisi. Herkesin üniversiteye gitmesi değil bir elinde çekici, pensesi her şeyi olabileceği düzeni olmalı. Sanatı da öğrenebilecek yapıda insanlarımız olmalı. Bu konuda güzel bir çalışma başlattık. Ciddi bir çalıştay yaptık. Veliler, öğrenciler, ustalar, sektördeki sanayiciler bir araya geldi. Nasıl bir yol haritası çizelim ki öğrenciler meslek okullarına girip burada işini garanti etsin. Bu öğrenciler bir meslek öğrenirse hem sanayicinin ihtiyacı var tekniker teknisyene hem de öğrencinin iş sorunu kalmayacak. Geçim sağlayabilecekler. Politikamız herkesin mesleği olacak bir politikaydı. Valilikle, Bakanlıkla, OSB ile birlikte bu işbirliğini yaptık. Geçtiğimiz günlerde lansmanını yaptık. Meslek Okulları Genel Müdürlüğü de katıldı. Bu işin ne kadar önemli olduğunu gösterip projeye başladık. Ana amacımız meslek okulları çok kıymetli. İlle üniversite değil, mesleğe yönelik katkı verecek eğitimlerle mezun olduklarında iş sahibi olacakları yapılar kurulacak. Eğitim sırasında bazı dersler sanayide yapılacak.” diye konuştu.

    “Ülke olarak belki kendi yapay teknolojimizi çıkarmalıyız”

    Çakır, şöyle devam etti;
    “ASCAME Akdeniz’e sınırı olan 300 TSO’nun birlikte olduğu bir oluşum. Burada bir network sağlıyorsunuz. Birlikte neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Önce Barselona’ya gittik toplantıya ardından ASCAME kapsamında Fas’ta bir ekonomik foruma katıldık. Türkiye’yi temsilen biz gittik konuşmacı olduk. Çıkışımız çok toplantı yapıyoruz artık bu toplantı sonuçlarını icraata dökelim oldu. İki büyük dalga geliyor bunlara hazırlıklı olmalıyız dedik. Tsunamiyi doğru yönlendirip enerji elde etmemiz lazım dediğimizde onların da gözleri açıldı. Yapay zeka geldi biz birlikte kendi yapay zekamızı oluşturabilir miyiz? Akdeniz ülkeleriyle kendi datalarımızı oluşturabilir miyiz diye konuştuk. Bunu çalışmamız lazım. Verdiğimiz her data dışa giden bilgi demek. Ülke olarak belki kendi yapay teknolojimizi çıkarmalıyız. İkincisi iklim krizi geldi buna karşı ortak ne yapabiliriz? Ürün desenini birlikte nasıl oluşturabiliriz: İtalya, Fas, Tunus’la, Mısırla birlikte Akdeniz’i nasıl planlayabiliriz. Konferansın açılış konuşmasında vardım bunları aktardım. Güzel bir network gülüştü. Orada da bir yavaşlık var birlikte hareket etmek lazım. Oradan ilginç bilgiler aldık. Fransa da oradaydı. Fas, Fransa’nın eski sömürgesi. Halen elini çekmiş değil. Ticari işbirliği yapıyorlar. AB projelerinde birlikte hareket edip oraya proje vermeye çalışıyorlar. Fransa çatıyı kurup geçmişteki sömürgesi olan ülkelerden yararlanıyor. Fransa’da çalıştıracağı nüfusu Fas’ta tutup yetiştiriyor seçip ülkesine alıyor. Avrupa’ya ürün gönderecekse Fas üzerinden yapıyor hem Fas’ı kalkındırıyor hem kendisi ürünlerini satıyor. İkinci öğrendiğimiz Fransa şaraplarıyla ünlü bir ülke. Tüm tarım odalarının birleştiği bir başkanla bir araya geldik. Üzümden vazgeçtiklerini öğrendik çünkü katma değeri düşük. Yerine hem iklimden kaynaklı zeytinyağına döneceklerini söylediler. Suyu az isteyen katma değeri yüksek olan bir ürün. Dünyada şarapla kıyaslayınca katma değeri zeytinyağının daha yüksek. Zeytinyağını markalaştıracağız dedi. Mut zeytinyağını, Tarsus zeytinini markalaştıralım diye konuştuk. Mersin ya da Mut’ta büyük bir çalıştay yapacağız. Bu ürünü önce Türkiye’de marka haline getirmemiz lazım. İtalya İspanya bizden pahalı satıyor yeni oyuncu olarak Fransa gelecek. Çok güzel yaptıkları iş ürünlerini markalaştırabiliyorlar. Bizim de en büyük eksiğimiz bunu başaramamamız.”

    “Kendi ürünlerimizin coğrafi işaretini almaya başladık”

    “Kendi ürünlerimizin coğrafi işaretini almaya başladık. Şu anda Avrupa’da da bunun tescillerini almaya başlıyoruz. AB’de de tescil alınca bölgemizin ürünü olacak ve bizden başkası üretemeyecek. Uluslararası çapta da işlerimiz olacak. Artık Mersin’i yerel ya da ulusal değil uluslararasına taşımamız gerektiğini büyükşehir belediyemiz de söylüyor: Mersin’in kabuğunu kırıp dışarı açmak için fahri konsoloslarla da bir araya geldik. Mersin’i artık uluslararası bir markaya dönüştüreceğiz. 2026’da Mersin’de Davos gibi büyük bir zirve düzenlemeyi planlıyoruz. Yurt dışındaki ülkelerden büyük katılımla büyük zirve yaparak Mersin’i uluslararası haline getireceğiz Tüm ilçe odaların toplantısı vardı. Silifke’deydik. Toplantı konusundan biri de destinasyonları artırmaktı. Uçak getirmekten önce yolcu bulmalıyız. Önce Ankara’ya gidiş gelişlerde sorun olduğu konuşuldu. Sabah gidip akşam dönecek hale getireceğiz. Erbil’e direkt uçuşları konuştuk sonra destinasyonları nasıl artırabileceğimizi konuştuk. İlgili havayolu şirketleri CEO’suyla Mersin’de bir çalıştay yapacağız. Mehmet Nane’nin önerisiydi zaten. Fransa en son gittiğimizde bu işi çok profesyonel yapıyorlar. Yoğun tekstil yaparken Çin tekstil işine girince bizim rekabet şansımız yok marka ürünler yapmalıyız demişler. Fransa’nın meşhur markaları oluşuyor. Daha az ürünü daha pahalı satıyorlar. İtalya, Japonya bir marka. Bizim de ülkemizi mark ahaline getirmemiz lazım. Anadolu kendi başına bir marka. THY bir gururumuz ama önce ülkeyi marka yapmamız lazım. Kaliteyi koruyarak. Nasıl markalaşacağımızla ilgili profesyonel bir eğitim almalıyız.

    “Mersin de limanıyla, çevresiyle iyi bir noktada olacak”

    “Az önce de bahsettim iki büyük yeni dalga görüyoruz biri iklim krizi. Hazırlığını yapmalıyız. İkinci büyük dalga yapay zeka. Bu işin içinde olmamız lazım. Hem yeşil dönüşüm sağlamalı hem de yapay zekayı yönetmemiz lazım. Bu ikiz dönüşümün içine insan faktörünü de ekleyip üçüz dönüşüm gerçekleştirmeliyiz. Her işi robotlara, kobotlara bırakmadan üçüz dönüşümü sağlamalıyız. Karbon ayak izi bizim kritik bir konumuz. 2026’dan itibaren çimento, demir çelik, kimya, plastik başta olmak üzere ileride gıda ve tekstil de eklenecek karbon ayak izi tüm sektörler için çok kritik bir noktada olacak. Bu konularda ciddi çalışmalara başlıyoruz. Üyelerimizin karbon ayak izini 2025’te minimuma getirmemiz lazım. Aksi halde Avrupa ticaretimizde sorun başlayacak. Dönüşümü sağlamamız lazım. Havalimanından sonra butik otel sayısında artış görüyoruz. Mersin’e olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Kenetlenip aynı dili konuşmamız lazım. Suriye’deki gelişmeleri Mersin olarak nasıl avantaja çevireceğiz birlikte hareket etmemiz lazım. Elimizde büyük imkanlar var. Mersin’i gelecekte bir Barcelona gibi dış ticaret kenti olan uluslararası düzeyde kent haline getirecek hazırlıklara başlamalıyız. Gelecek yakın bir gelecekte gelecek. Bunun için hazır olmalıyız. Festivallerimizle, halkımızla, fuarlarımızla Adana ile birleşerek, limanlarımızla olumsuz konuşmadan birlikte hareket ederek şehirde mutlu bir gelecek var. Buna inanın. Anadolu bir teknoloji merkezi olacak. Mersin de limanıyla çevresiyle iyi bir noktada olacak. Umudumuzu yitirmeden birlikte çalışarak işlerimizi güzel şekilde yaparak sağlıklı güzel yıllar diliyorum.”