Kadınların ekonomik hayatta eşit bir yer edinebilmesi için yalnızca bireysel çabalar değil, devlet ve toplum tarafından desteklenen kapsamlı politikaların geliştirilmesi şart.
Kadınlar, ekonomik krizler, doğal afetler ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle yoksulluğu en ağır şekilde yaşayan kesimlerin başında geliyor. Türkiye’de kadın iş gücüne katılım oranı yalnızca yüzde 26 civarında ve çalışan kadınların büyük bir bölümü güvencesiz, düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Özellikle tarım, tekstil ve hizmet sektörlerinde sigortasız çalıştırılan kadınlar, aynı işi yaptıkları erkeklerden daha düşük ücret alıyor.
Ekonomik krizler ve afetler kadınların yoksulluğunu daha da derinleştiriyor. Deprem bölgelerinde yapılan araştırmalarda da kadınların hem işlerini kaybettiğini, hem de artan ev içi sorumluluklar nedeniyle daha fazla baskı altında kaldığını gösteriyor. Üstelik pandemi döneminde birçok kadın, çocuk ve yaşlı bakımı gibi ev içi yüklerin artması nedeniyle iş gücünden tamamen çekildi.
KADIN EMEĞİ ‘EK GELİR’ DEĞİLDİR!
Kadınların ekonomik bağımsızlıklarının önündeki engeller yalnızca iş piyasasındaki eşitsizliklerle sınırlı değil. Kadın emeği genellikle görünmez kılınıyor ve çalışmaları “Ek gelir” olarak değerlendiriliyor. Bu durum, kadınların iş hayatındaki yerini küçümseyerek yoksulluğa daha fazla sürüklenmelerine neden oluyor. Özellikle 50 yaş üstü kadınlar hem yaş hem de cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle iş gücü piyasasından dışlanıyor ve düşük ücretli, güvencesiz işlere mahkûm ediliyor.
Uzmanlar, kadınların ekonomik özgürlüğünü kazanabilmesi için güvenceli iş olanaklarının artırılması, eşit işe eşit ücret uygulamalarının hayata geçirilmesi ve bakım yükünü kadınların tek başına üstlenmemesi için sosyal politikalar geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam ettikçe kadın yoksulluğu da yeniden üretilmeye devam ediyor.
KADINLAR YOKSULLUK YÜKÜNÜ TAŞIMAK ZORUNDA OLMAMALI
Kadınların ekonomik hayatta eşit bir yer edinebilmesi için yalnızca bireysel çabalar değil, devlet ve toplum tarafından desteklenen kapsamlı politikaların geliştirilmesi şart. Çünkü yoksulluk, tıpkı şiddet gibi, toplumsal cinsiyetle doğrudan ilişkili bir sorun ve kadınların bu yükü taşımak zorunda olmaması gerekiyor.