Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Abdullah Özdemir,” İklim Değişikliğinin Mersin Tarımı Üzerindeki Olumsuz Etkilerine” dair açıklamalarda bulundu. Mersin ekonomisinin lokomotifi olan tarım ve gıda sektörü açısından, son iki ayda yaşanan iklim değişikliği temelli etkilerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Özdemir, “Bu süreçte üç ana gelişme ön plana çıkmıştır. İlk olarak, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Ocak 2025 Sıcaklık ve Yağış Değerlendirmesi” raporuna göre, ilimizin de içinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi’nde ocak ayı uzun yıllar (1991-2020) ortalama sıcaklığı 7,5 derece iken, 2025 Ocak ayı bu ortalamanın 2,8 derece üzerinde, yani 10,3 derece olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, Mersin’de son 65 yılın en düşük ocak ayı yağışı kaydedilmiştir. ” dedi.
“Yağışlarda normaline göre azalma meydana geldi”
İkinci olarak, Kuraklık Analizi Raporu’na göre, Mersin 2025 Şubat ayında “acil durum” olarak nitelendirilen “şiddetli kuraklık” yaşandığını
söyleyen Özdemir, “Aynı dönemde, ilimizin aldığı yağışlarda normaline göre yüzde 68, 2024 yılı şubat ayı yağışlarına göre ise yüzde 46 azalma meydana gelmiştir. Üçüncü olarak, 22-25 Şubat tarihlerinde bölgemizde ve ilimizde “zirai don” felaketi yaşanmıştır. Sahadan gelen bilgilere göre, Mersin’de kışlık sebzelerin yetiştirildiği açık tarlalarda, seralarda ve meyve bahçelerinde önemli zarar oluşmuştur.” şeklinde konuştu.
“İklime Dayanıklı Tarım ve Gıda Sistemi Oluşturmalıyız”
ODTÜ’de hazırlanan bilimsel bir yayına dayanarak TEPAV tarafından görselleştirilen Türkiye İklim Kırılganlığı Haritasına göre Mersin’in, çok riskli kategoride yer alan iller arasında olduğu bilgisini ve
ren
Özdemir, “Bu doğrultuda, ülkemizin meyve ve sebze deposu olarak nitelendirilen ilimiz için orta ve uzun vadeli tarım politikalarının bugünden belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, uzun yıllar öncesiyle kıyaslandığında hemen hemen aynı kalan mevcut ürün desenimiz, iklim değişikliğinin artan etkilerine daha fazla adaptasyon sağlayacak politikalarla yeniden belirlenmelidir. İç tüketim ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, dış pazarlarda talep gören türler de göz önünde bulundurulmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 13 ürün ve yem bitkileri için uygulanmaya başlanan planlama ve destekleme programına, ülkemiz ve ilimiz açısından büyük önem taşıyan yaş meyve ve sebzeler de dâhil edilmelidir. Meyve üretimi, tek yıllık ürünlere göre daha uzun ve özen gerektiren bir süreçtir. Yapılacak hatalı bir planlama, ekonomik kayıpların yanı sıra emek ve zaman kaybına da neden olabilir.” ifadelerini kullandı.
“Faydalanma oranlarının artırılması gerekir”
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifi’nin, ülkemizde sigorta kültürünün yeterince gelişmediğini belirttiğini anımsatan
Özdemir, “Üreticiler arasında, TARSİM tarafından yapılan zarar tespitlerinin gerçekçi olmadığına dair bir algı bulunmaktadır. Mersin Ziraat Odası’na göre, ilimizde TARSİM poliçesi kestiren çiftçilerin oranı yüzde 10 civarındadır. Bu kapsamda, TARSİM mevzuatının gözden geçirilmesi ve çiftçilerin bilinçlendirilerek faydalanma oranlarının artırılması gerekmektedir. Böylece TARSİM, iklim değişikliğini temel alan tarımsal üretimin planlanması ve desteklenmesi mekanizmasının daha etkin bir bileşeni olmalıdır. Gelecekte tarım sektöründe teknoloji entegrasyonu artacaktır. Gelişmiş ülkeler tarımda iklim teknolojisine büyük bütçeler ayırmaktadır. Tarım ve gıda teknolojilerinin gelişimi uzun yıllar almakta ve ciddi yatırımlar gerektirmektedir. Bu sürece uyum sağlamak için, ilimizde tarımsal iklim teknolojisi yatırımlarına yönelik finansman destekleri sağlanmalı ve özellikle seraların modernizasyonuna öncelik verilmelidir.” diye konuştu.
“Türkiye, tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada ise dokuzuncu”
Özdemir sözlerini şöyle tamamladı;
“Ülkemizde tatlı su kaynaklarının yüzde 75’i tarımda kullanılmaktadır. Devlet Su İşleri verilerine göre, sulanabilir tarım arazilerinde yüzde 75 oranında salma sulama, yüzde 10 yağmurlama sulama ve yüzde 5 damlama sulama yöntemi kullanılmaktadır. Ayrıca, tarımda kullanılan tatlı suyun yüzde 75’i açık kanallarla dağıtılmakta; bunun yarısı ise buharlaşma ve altyapı eksiklikleri nedeniyle kaybolmaktadır. Bu nedenle, ilimizde su verimliliğini artırmak için kapalı basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması ve damlama sulama yöntemlerinin teşvik edilmesi gerekmektedir. Türkiye, tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada ise dokuzuncu sıradadır. Yüzde 12,8’lik pay ile Türkiye meyve üretiminde birinci, yüzde 5,7’lik oran ile sebze üretiminde dördüncü sırada bulunan Mersin, ülkemizin tarımsal hasılasına en fazla katkı sağlayan iller arasındadır. Narenciye, yaş meyve-sebze ve bakliyat ihracatında lider konumda olan ilimiz, ülkemizin tarımsal ihracatının yüzde 12,3’ünü gerçekleştirerek üçüncü sırada yer almaktadır. FAO verilerine göre, 2050 yılında bugünden yüzde 50 daha fazla suya ve yüzde 70 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulacaktır. İklim değişikliği, ülkemizin ve ilimizin tarımsal performansını tehdit eden başlıca unsurlar arasındadır. Bakanlığımızdan beklentimiz, bugüne kadar olduğu gibi, bu önemli konuda taleplerimizi dikkate alarak en olumsuz senaryoya dahi hazırlıklı olacak şekilde gerekli politikaların oluşturulmasıdır.”