Ana Sayfa Arama
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Nadir Toprak Elementleri TBMM Gündeminde: Emperyalizme Peşkeş Çekiliyor

    Toplumsal Özgürlük Partisi Sözcüler

    Toplumsal Özgürlük Partisi Sözcüler kurulu üyesi ve DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca TBMM genel kurulunda, son dönemlerde sıkça tartışılan nadir toprak elementleri ile ilgili konuştu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği nadir toprak elementleri üzerine yapılan anlaşmaların araştırılmasına yönelik araştırma önergesi gündeminde konuşan Perihan Koca nadir toprak elementlerinin emperyalistlere peşkeş çekildiğini belirtti. Konuşmasında, söz konusu madencilik faaliyetlerinin elde edilme süreçlerinin yerel halk ve doğal varlıklar üzerinde yarattığı tahribatlara değinen Koca şu ifadeleri kullandı:

    Değerli milletvekilleri, bugün, burada, emperyalist tekellere peşkeş çekilmeye doyulamayan güzelim ülkemizin yer altı ve yer üstü doğal varlıklarımızın bugün özellikle nadir toprak elementleri üzerinden yeni bir emperyalist pazarlık malzemesi olarak emperyalistlere peşkeş çekilmesini konuşuyoruz ne yazık ki. Nadir toprak elementleri aslında uzun zamandır gündemimize talanla girmişti, yıkımla girmişti, sermaye yağması üzerinden girmiş bir konuydu çünkü biliyoruz ki değerli milletvekilleri, dünyada 17 nadir toprak element bulunuyor ve bunların en az 7’sinin Türkiye’de mevcut olduğunu biliyoruz. Türkiye, yaklaşık 694 milyon tonluk rezerviyle dünyada en büyük 2’nci nadir toprak element yatağına sahip olan Eskişehir Beylikova bölgesiyle küresel ölçekte bugün dünyada ve Türkiye’de öne çıkıyor. Nadir toprak elementlerinin çıkarılıp işlenme süreçleri ise bugün siyasi iktidar tarafından bizlere ulusal kalkınma anlatılarıyla millîlik, yerlilik söylemleri ile yerli ve millîlik hamasetleriyle anlatılmaya çalışılıyor ancak bizler biliyoruz ki işin aslı böyle değil.

    Bakın, değerli arkadaşlar, özellikle Trump’la yapılan görüşmenin ardından bu işlerin hızlandığını görüyoruz. Yabancı basın sürekli bu konuyu gündeme getiriyor, haberler yapıyor. Belli ki 25 Eylül görüşmelerinde bu ülkenin kaynakları, bu ülkenin zenginlikleri, bu ülkenin doğal varlıkları emperyalistlere peşkeş çekildi. Neyin karşılığında peşkeş çekildi? Artık saklama gereği bile duyulmayan bir şekilde Trump’ın vereceği meşruiyet karşılığında peşkeş çekildi. O yüzden bu ulusal kalkınma söylemi tamamen yalandır, tamamen hikâyedir. Öyle bir şey olmayacağı gibi, ülkemiz emperyalist sisteme daha fazla bağımlı hâle getirilecek ve prangalanacaktır.

    Öte yandan, değerli arkadaşlar, kimse meselenin aslını ne yazık ki konuşmuyor. Beylikova’da bulunan 694 milyon NTE’nin ne kadarının işlenebileceği konusu bir yana, işlenme süreçlerinin yarattığı korkunç tahribattan hiç kimse ne yazık ki bahsetmiyor. Çünkü bilindiği gibi, nadir elementlerin bulunduğu yataklar genellikle açık ocak yöntemiyle çıkartılıyor değerli arkadaşlar, açık ocak yöntemi aslında asit banyoları anlamına geliyor ve asit banyolarının ne anlama geldiğini bizler bugün altın madenciliğinden çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde NTE üretiminin yıkıcı doğası, kalkınmacılık maskesiyle gizlenmeye çalışılırken piyasanın önde gelenlerinden Çin’in distopik atık havuzlarındaki yaratılan tahribattan da ekolojik felaketten de yine bahsedilmiyor.

    Sadece ve sadece küresel rekabet çerçevesinden bakılıyor meseleye, biz de o çerçeveden bakacak olursak görüyoruz ki AB ve Çin’in ardından ABD, bu sürecin önüne geçme telaşı içerisinde çünkü Çin, dünya çapında nadir toprak elementleri üretim tekelini elinde bulunduruyor ve bugün ABD, bu hegemonya savaşı içerisinde Türkiye’yi bir aparat olarak kullanıyor.

    Öte yandan, 1 tonluk bir nadir toprak elementinin elde edilmesi için binlerce tonluk cevher, çok güçlü asitlerle, radyoaktif yan ürünlerle işleniyor değerli arkadaşlar. Su krizi yaşayan ülkemizde bu elementlerin elde edilmesi için kullanılacak devasa su miktarlarından yine kimse söz etmiyor, sadece ETİ Maden AŞ’nin ne kadar büyüyeceği meselesi gündemimize getiriliyor.

    Yaşanacak ekolojik felaketten bahsedilmiyor. Bizim bu ekolojik felakete, bu emperyalist peşkeşe rızamız yoktur, derhâl bu anlaşma neyse geri çekilmelidir.